DUYGULARINI YEMEK: DUYGUSAL YEME
Son yıllarda adını sıkça duyduğunuz bir kavram, duygusal yeme. Belki siz de yaşıyorsunuzdur. Yaşadığınız sorunu anlamlandırabilmeniz için önce açlık durumlarımızdan bahsetmemiz gerek. İki tür açlık yeme davranışımızı şekillendirir: Fiziksel açlık ve duygusal açlık
Fiziksel açlığı hissetmemeniz mümkün değildir. Beden, besine ihtiyaç duyduğunu çeşitli yollarla size anlatmaya çalışır. Mideniz guruldar, şekeriniz veya tansiyonunuz açlık nedeniyle düşer çünkü bedenin yakıtı tükenmiştir. Belki eliniz ayağınız titrer, konsantrasyonunuz bozulur, yeterli enerjiniz olmadığı için hareketleriniz yavaşlar. Bu belirtileri fark edip bir şeyler yediğinizde her şey normale döner. Yediğiniz küçük bir porsiyon sebze, meyve veya herhangi yemek sizi doyurabilir. Dengelerin ne zaman normal hale geldiğini bedeniniz söyler ve siz de ne zaman doyduğunuzu bilirsiniz. Kontrolsüz yeme davranışı görülmez. Bir şeyler yedikten sonra bedeniniz rahatlar. Herhangi bir suçluluk, pişmanlık hissetmezsiniz. Çünkü bedenden gelen emir yerine getirilmiştir.
Duygusal açlık durumunda ise sistem daha farklı işler. Az önce güzel bir öğün yemiş olsanız bile bir şeyler yemek istersiniz. Tokluk halinde bile gelen yeme dürtüsü baş roldedir. Bu dürtü geliyorum demez. Aniden gelir ve kendinizi bir anda mutfakta bulursunuz. Mutfaktan çıkarken elinizde sağlıklı besinler yerine genelde abur cubur olduğunu fark edersiniz. Fakat fark etmeniz bir şeyi değiştirmez. Çünkü çok güçlü bir ses onları yemeniz gerektiğini söylüyordur. Hatta şöyle diyordur: “Orada duran çikolata ve bisküvileri yersen çok rahatlayacaksın. Gün içinde yaşadığın bütün stresi atacaksın.” Bu ses o kadar baskındır ki karşı koymak imkansızdır. Yedikçe rahatlarsınız mutlu hissedersiniz. Bedeniniz mutluluk ve huzur hormonları (serotonin-dopamin) salgılamaya başlar. İçinizden gelen o ses sözünü tutmuş sizi rahatlatmıştır. Elinizdekileri aceleyle (bazen de kimse görmeden) tükettikten sonra az önce elde edilen haz yerini suçluluk hislerine bırakır. Bu olumsuz hislerle baş etmek bazen çok zordur. Bu sefer de içinizdeki ses “Battı balık yan gider. Boşver durma. Yemeklerden daha güzel bir şey yok.” der. Şimdiye kadar sizi yanıltmayan bu sesi tekrar dinlersiniz. Bu alışveriş sürekli tekrarlanır. Bir süre sonra kendinizi içinden çıkılamaz bir kısırdöngünün içinde ve sürekli kilo alırken bulursunuz. Aldığınız kiloları vermek güçleşir. Çünkü bedeniniz doysa da ruhunuz doymaz.
Bazı zamanlar günlük hayatta yaşadığımız durumlarla ve de duygularımızla başa çıkamayız. Kaygı, korku, sıkıntı, boşluk, yetersizlik, üzüntü gibi baş edilmesi güç olumsuz duygularla ne yapacağımızı bilemeyiz. Bu noktada bedenimizi ve ruhumuzu sakinleştirmek için yiyeceklerden destek alırız. Bir kutu çikolata, güzel bir tatlı, bir paket cips veya büyük bir porsiyon soslu makarnanın size vereceği keyif sorunlardan bir süre de olsa uzaklaşmanıza yetecektir. Onlar sayesinde mutluluk ve huzura kavuşmuş olursunuz. Artık yediğiniz şeyler cankurtaranınız olmuştur. Hayat stresleriyle başa çıkamadığınız her durumda yardımınıza gelirler. Ayrıca kolay ulaşılabilir ve ekonomik oluşlarıyla da zahmet vermezler. Hem de psikoterapist masrafından sizi kurtarırlar. Yiyecekler sıkıntılı günlerde terapistiniz olarak hayatınızdaki yerini alır. Bu güzel bir ilişki gibi görünse de bir bedeli olacaktır: KİLO ALMA
Duygusal yemenin bedeni ilgilendiren kısmı kiloda artış, alınan kiloyu verememe, kilo artışına bağlı olarak kalp damar hastalıkları, iç organlardaki yağlanmaya bağlı problemler, obezite, çeşitli kronik hastalıklar ve ağrılar olarak ortaya çıkmaktadır. Tüm bunlara bağlı olarak ortaya çıkan ve psikolojimizi ilgilendiren kısmında da yetersizlik, başarısızlık, suçluluk hisleri, sosyal ilişkileri yönetememe, içe çekilip yalnızlaşma, huzursuzluk, özgüven eksikliği, bedene dair olumsuz düşünceler, kaygı ve depresyon görülür.
Duygusal açlık ve duygusal yemeyi başa çıkılamayan duyguların yiyecekler yoluyla bedene bastırılması olarak tanımlayabiliriz. Beden ve zihin arasındaki güçlü bağ bu şekilde gözle görünür hale gelir. Zihinde olup biten her şey beden üzerinden ifade edilir.
Bu durumdan kurtulmak için birkaç konuda çabalamanız gerekmektedir. Öncelikle hangi duyguların sizi bir şeyler yemeye yönelttiğini kendinizi gözlemleyerek bulmanız önemlidir. Farkındalık, değişimin ilk şartıdır. Farkında olduğumuz şeyleri kontrol etmemiz daha kolay olur. Kendinizi gözlemleyeceğiniz bu süreçte farkında olmadığınız duygularınızla da tanışma fırsatı bulursunuz.
İkinci adım fark ettiğiniz bu duyguları ifade edebilmenin yollarını aramaktır. Bunu yapabileceğiniz birçok yöntem vardır. Psikoterapiye gitmek, günlük yazmak, müzik, resim, dans, hareket, dövüş sanatları ve daha birçok ifade biçiminden size uygun olanları seçebilirsiniz. Olumsuz duyguları bedeninizde biriktirmek yerine kabul edilebilir ve kontrollü bir şekilde dışa vurabilmek hem bedeninize hem de ruhunuza iyi gelecektir.
Acil durumlarda da kullanabileceğiniz başka bir adım ise duygusal açlık hissettiğiniz an hemen bir şeyler yemek yerine besinle aranızdaki mesafeyi arttırmak olacaktır. Besine ulaştığınız süreyi uzatmak ona olan ihtiyacınızı azaltacaktır. Yani canınız çikolata istediğinde 5-10 dakikalığına sizin dikkatinizi dağıtacak, size serotonin ve dopamin hormonlarının verdiği huzur ve mutluluğu verecek bir eylem yapabilirsiniz. Bu eylemi tercihinize ve imkanlarınıza bağlı olarak istediğiniz şekilde seçebilirsiniz. 10 dakika evcil hayvanınızla vakit geçirmek, çiçek ekmek-sulamak, örgü örmek, dizi-film izlemek, sevdiğiniz bir albümü dinlemek, sudoku çözmek, nefes egzersizi yapmak gibi günlük yaşamda kolayca uygulanabilecek bir eylem olabilir. Amacımız besinleri yasaklamak değil, kontrol edemediğiniz yeme isteğini ve dolayısıyla yiyeceklerden alacağınız hazzı bir süre ertelemek. Besine ulaşmayı ertelediğiniz süre içerisinde de size (yiyecekler dışında) haz verecek farklı eylemlere yönelmek. Mümkünse yemeyi erteleme sürenizi (15-20 dakika) arttırmak ve bu sürede içeride neler olduğunu gözlemlemek. Bu, sizin duygusal açlığınızla yüzleşip onu kontrol edebilmenizi sağlayacaktır.
Özetle duygularınızı yememeniz için önce onları fark etmeniz sonra da onları uygun şekilde ifade ederek kontrol edebilmeniz gerekmektedir.
Uzm. Psk. Senem Eke Yıldız